Oruçsuz Ruh Yaşayamaz
3 Haziran 2017
Humeyni’nin Sahabe-İ Kiram’ın Büyüklerine Attığı İftiralar (1)
6 Haziran 2017

ZEYTİNLE TABİATLA SAVAŞAN KAYBEDER

Can Kemal ÖZER 

Hükümete bu aklı kim verdi acaba?

Ya da zeytinlikleri sanayi alanına çevirme konusundaki ısrarın altındaki çapanoğlu nedir?

Bilmediğimiz bir hikâye varsa bir hükümet yetkilisi kalkıp açıklasın.

Bu ülke, çivi çakacak toprağın kalmadığı Singapur değil.

Devasa bir ülkeyiz…

Şehirler, köyler, kasabalar, yollar, barajlar, sanayi alanları ve sair ne kadar beşeri kullanımda olan alan varsa toplamı ülkenin yüzde 4’ünden daha küçük.

Yani sanayi tesisi, mesken, yol, baraj yapmak istediniz de yer mi bulamadınız?

Avrupa dev bir kıta… Büyük sanayi tesisleri yer alıyor.

Türkiye ise Avrupa kıtasının yüzde 8 büyüklüğünde bir ülke. Bu hasta kıtanın dev sanayi tesislerinin tümünü Türkiye’ye taşısanız yüzdelik dilime girmeyecek kadar küçük bir yer kaplar. Kaldı ki hiçbir şey bir adet zeytin ağacını kesmeye değmez.

Devletin resmi verilerine göre Türkiye’nin yüzde 4’ü yerleşim alanı, zirai alan büyüklüğümüz yüzde 31.1, ormanlarımız 27.6, Mera 18.1, Su alanları 1.4, sanayi ve mesken yapılabilecek alan ise yüzde 17.3…

Ülkenizin yüzde 17,3’ü sanayi ve meskene uygun iken, siz zeytinliklere göz dikmişseniz herkesten gizlediğiniz bir hikâyenizin olması gerekir.

3573 sayılı Zeytincilik Kanunu’ndaki “zeytincilik sahaları daraltılamaz” hükmü gereği, ülkenin zeytin ağaçlarını korumakla mükellef Tarım Bakanı’nın, bu hususta ses çıkaramaması yahut kısık sesle konuşması bize;

Ya siyasi amirlerinin emrinden çekindiğini,

Ya bürokratlarca yine aldatılarak zeytinciliğin köreltmek istenildiğini,

Ya siyaset veya iktisaden hatırlı birine ait zeytinlikler için özel kanun çıkarıldığını,

Ya da devletin açıklamak istemediği gizli bir hedefinin olduğuna işaret eder.

Tarım Bakanı’nın çekingen, sözde ‘bilim’ özde sanayi bakanının zeytinlik talanındaki ısrarına baktığımızda hayırlı sayılabilecek bir netice göremiyor kimse.

Stratejik bir neden söz konusu ise kanun hükmünde kararname ile o alan kamulaştırılıp, proje için tahsis edilebilir. Böyle de yapılmadığına göre, ortada ülke adına büyük bir sorun var.

FETÖ mücadelesindeki zafiyet, liyakat esaslı bir yönetim yerine helyum balonu gibi şişirilmiş öz geçmişler ve ‘hamili yakınıdır’ zihniyeti, tedrisat, ziraat gibi alanlardaki başarısızlıktan bunalıp, AK Parti’ye tepkilerin arttığı, hayati öneme sahip referandumun bile kritik bir nispetle geçtiği, Cumhurbaşkanının yeniden yapılanmadan söz ettiği, 2019’a yönelik endişelerin yoğunlaştığı bir zaman diliminde zeytinlik talanında ısrar niye, var mı içinizde anlayan?

‘Eski Türkiye’yi hatırlatan bu dayatma ve direnç niye?’ bilen varsa lütfen söylesin.

Hiç sözü evirip çevirmeye gerek yok, zeytinlik talanı kanun teklife ve/veya tasarısı TBMM’ye 7’nci kez sunuldu. Tuzak ya da maske ise ‘sanayinin desteklenmesi ve üretimin geliştirilmesi.’ Şimdi çok kararlı gözüküyorlar.

Önceki gün ‘tartışmalı madde hükümet tarafından komisyondan çekildi’ diye bir haber servis edildi. Doğru bir madde çekildi ama zeytinlik talanında öyle kararlılar ki başka bir madde eklediler.

Bu tasarıya göre ne kadar ağaç kesilirse iki katı ağaç dikilecekmiş.

Bir zeytin ağacı bin ila 4 bin yıl yaşar. Verimli çağa 50 yılda erişir. Bunlar gerçek, fıtratı ile oynanmamış ağaçlar.

Birde genetik yapısına müdahale edilerek bodurlaştırılan bozuk zeytin ağaçları var. Bunlar ise daha hızlı ürün veriyor ama ömürleri de boyları da onların genetik yapısına müdahale edenlerin aklı gibi kısa.

ZEYTİNYAĞLI YERİM, HATTA BASMA DA FİSTAN DA GİYERİM YA DA ESKİDEN ÖYLEYDİK

Günlerdir kafa yoruyorum, bu oyunu bize kimin oynadığını bulmak için. Bu aymazlığı akılla izah etmek güç.

Akla hemen 1950’ler geliyor. FETÖ’nün siyasi ve gladyo ayağını oluşturan Kasım Gülek’in CHP genel sekreteri, NATO yöneticisi ve forsundan yanına yaklaşılamadığı dönemler.

Kasım Gülek Amerika’nın özelde de Rockefeller’in kuludur. Tohumlarımızı ilk ifsad ettiren de o.

Adana’ya kaçak hibrit buğday getirip ektirerek, ilk tohumculuk kanununu çıkarttıran ülkeyi, ziraatimizi ve sağlığımızı Rockefeller’e teslim ettiren hain.

Üstelik o günlerde iktidar Demokrat Parti, muktedirler ise her zaman olduğu gibi CHP.

İşte o zaman toplumumuzun ABD’nin mısırözü, soya, kanola/kolza ve ayçiçek gibi rafine sözde yağlarına alıştırılması gereken zamanlar.

Marshall Yardımı adıyla, zeytin ve tereyağı cenneti ülkesine ABD zıkkımlarının propagandası yapılır.

Büyük paralara “zeytinyağlı yiyemem amman basmada fistan giyemem amaan…” türküsü besteletilip, radyolarca çalınır, Egemizde en verimli çağındaki milyonlarca zeytin ağacı zorbalıkla ve cebren kestirilir.

Bugün hem toprak, hem de nüfus olarak eski vilayetimiz Yunanistan’ın yarısı kadar zeytin üretebiliyoruz. Bir Türk, bir Yunanın 10’da biri kadar zeytinyağı yiyor. Üstelik yağımızı ucuz fiyata dışarı satıp, ABD’den, Avrupa’dan insan için zararlı rafine edilmek üzere yağlar ithal ediyoruz.

Zeytincilik konusunda Suriye’nin bile gerisindeyiz.

Buna rağmen zeytinle savaşmaya kalkıyorlar. Zeytinle, tabiatla savaşan kaybeder.

Kaybettiğimiz belli, ülkemizde kalp damar ve kalp krizi ölümleri birinci sırada. Onu diyabet ve kanser izliyor. Yaşı kemale erdiği için yaşanan ölümler 30 yılda 1. sıradan 8. sıraya geriledi.

Gerçekleri görmek için etten göz yetmiyor, kalp gözü de gerekiyor.

Bırakın zeytinleri, herhangi bir ağaca el sürerken yüreği sızlamayan adamdan ne ülkeye, ne de insanlığa fayda gelir.

Bize uzaya gittiklerini söylüyorlar, bir ağacın yerini değiştirmeyip kesiyorlar. Ya o yalan ya da bu.

Ellerini zeytinliklere, çınarlara, ağaçlara dikenlere diyoruz ki; o ağaçların ateş olup bu dünyada veya öbür dünyada bütün bedeninizi sarmasından hiç mi korkmuyorsunuz?

Şayet korkmuyorsanız, sizden korkulur!

Kaynak: http://www.yenisoz.com.tr/zeytinle-tabiatla-savasan-kaybeder-makale-22518

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir