Dinin mutlaka bilinmesi gereken hükümlerinden biri de, Kur’an’ın Allah Subhânehu tarafından korunmuş olduğudur. Kur’an’dan önceki semavi kitapların korunması, kendilerine indirilen insanlara bırakılmış ve bu nedenle tahrife uğramıştır.
Kur’an ise korunmuştur. Allah Teâlâ, Tevrat hakkında şöyle buyurur: “Gerçekten Tevrat’ı içinde hidayet ve nur bulunduğu halde indirdik. Allah’a teslim olmuş peygamberler yahudilerin arasında onunla hükmederlerdi. Yine Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmiş olmaları itibariyle alimler ve fakihler de onunla hükmederlerdi. Bunlar onun üzerine şahittiler.”(1) Bu ayet, Tevrat’ın korunmasının kendilerine indirilen insanlara bırakıldığının delilidir. Kur’an-ı Kerim ise Allah tarafından korunmaktadır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Şüphesiz zikri (Kur’an’ı) biz indirdik ve onun koruyucuları da elbette biziz.”(2) Sahabe döneminden günümüze tüm ümmet mütevatir kıraatleriyle bu Kur’an üzerinde birleşmiştir.
Oniki İmam Şiası’na gelince, geçmişte ve günümüzde yaşayan aşırıları Kur’an’ın tahrif edilmiş ve değiştirilmiş olduğunda, mevcut Kur’an’da eksiklikler ve fazlalıklar bulunduğunda görüş birliğine sahiptir. Müelliflerinin ve muhaddislerinin en büyüğü ve en çok güvendikleri ayarında gördükleri “El-Kâfi” kitabının yazarı El-Kuleyni, muhaddislerinin sonuncusu “Mir’âtu’l-Uqûl” kitabının ve “Bihâru’l-Envâr” kitabının yazarı Muhammed Bâkır El-Meclisi bunlardandır.
El-Kuleyni, Kur’an’ın tahrif edildiği inancını destekleyen birçok rivayet zikretmiştir. Bu rivayetlerden biri de Cafer b. Muhammed Es-Sâdık’a dayandırdığı rivayettir ve orada şöyle der: “Bizim yanımızda Fatıma aleyhisselam’ın mushafı vardır. Onlar Fatıma Mushafı’nın ne olduğu nereden bilsinler?.. O, sizin bu Kur’anınızın üç mislidir ve Allah’a yemin olsun ki, onda sizin bu Kur’anınızdan tek bir harf dahi yoktur.”(3) Oniki İmam Şiası alimlerinin hicri dördüncü asırdaki üstadı Eş-Şeyh El-Müfid, Kur’an-ı Kerim’de eksiklik ve ziyade olduğu inancını Oniki İmam Şiası’nın önde gelen kelamcılarından ve fıkıh alimlerinden büyük bir gruba dayandırır.(4)
Şia muhaddislerinin sonuncusu Muhammed Bâkır El-Meclisi şöyle der:
“Rivayetlerin birçoğu Kur’an’ın eksik olduğunu ve değiştirildiğini açıkça göstermektedir ve anlam yönüyle mütevatirdir. Bu rivayetlerin tamamının reddedilmesi, rivayetlerin tamamının güvenilirliğinin iptal edilmesini gerektirir. Bilakis kanımca bu bâbdaki rivayetler, imamlık konusundaki rivayetlerden daha az değildir.”(5)
Oniki İmam Şiası’na göre imamlık nass ve tayin ile sabittir ve inkârının küfür olduğunda icmâ vardır.
Şia’nın ılımlı imamlarından bazıları bu görüşü yok sayıp mezhepten çıkarmaya çalıştılarsa da, birçok Şia alimi onlara karşı çıkmış, bu görüşlerinin değersiz olduğunu ve takiye amaçlı söylendiğini öne sürmüştür. Kur’an’ın eksik olduğu görüşünü benimsemeyen ılımlı Şii alimlerine karşı çıkanların başında, Humeyni’nin kendisine övgüler yağdırdığı(6) Nuri Et-Tabersi gelmektedir. Nuri Et-Tabersi, hicri onüçüncü yüzyılın sonlarında “Faslu’l-Hitâb fi İsbâti Tahrifi Kitâbi Rabbi’l-Erbâb” (Rablerin Rabbi’nin Kitabı’nın Tahrif Edildiğinin İspatında Son Söz) isimli kalın bir kitap yazmıştır. Kur’an’ın tahrif edildiğine ve eksik olduğuna, bugün Müslümanların elinde bulunan Kur’an’a güvenilemeyeceğine dair güvenilir Şii kitaplarında yer alan rivayetlerden ikibini aşkın rivayeti bu kitabında toplamıştır. Tabersi ayrıca Es-Seyyid El-Muhaddis Nimetullah El-Cezairi’nin “El-Envâr” isimli kitabında söylediği şu sözü nakleder: “Mezhebimizin alimleri Kur’an’ın sözlerinde, maddesinde ve i’rabında tahrif yapıldığına açıkça işaret eden çokça ve hatta mütevatir rivayetlerin sahih olduğu ve tasdik edilmesi gerektiği konusunda birleşmiştir.”(7)
Bütün bunların hepsi katışıksız küfürdür. Çünkü dinin mutlaka bilinmesi gereken hükümlerini inkar etmektir. Kitabı tahrif edilmişse, değiştirilmişse veya eksik ise İslam’ın ne özelliği kalır?!
Humeyni’nin bu gibi küfürlere karşı çıkmasını ve Allah Subhânehu’nun Kitabı’nı bu iddialardan tenzih etmesini beklerdik. Kur’an’ın eksik olduğunu söyleyenlere lanet etmesini, onların küfre düştüklerini ve dinden çıktıklarını açıkça söylemesini beklerdik.
Fakat o bütün bu aykırı inançları “Keşfu’l-Esrâr” isimli kitabında yeniden dile getirerek teyit etti ve şöyle dedi: “Onlar için (Sahabe-i Kiram’ı kastediyor), bu ayetleri Kur’an’dan çıkarmak kolay olmuştur. Aynı şekilde semavi Kitabı tahrif etmek ve Kur’an’ı dünya ehlinin gözünden tamamen uzaklaştırmak onlar için kolay olmuştur. Müslümanların Yahudilere ve Hıristiyanlara yönelttikleri tahrif suçlaması, şüphesiz sahabe üzerine sabittir.”(8)
Dipnotlar:
(1) 5/el-Mâide/44
(2) 5/el-Hıcr/9
(3) El-Kâfi: 1/239-241. Tahran baskısı. Kitâbu’l-Hucce. Bâb: Zikru’s-Sahifeti ve’l-Cifri ve’l-Câmiati ve Mushafi Fatıma.
(4) Bkz: Evâilu’l-Makâlât fi’l-Mezhebi ve’l-Muhtârât
(5) Mir’âtu’l-Uqûl: sf: 253 ve Tahran baskısı: 12/525
(6) El-Hukumetu’l-İslamiyye; sf: 66
(7) Faslu’l-Hitâb: 30/238, 329
(8) Keşfu’l-Esrâr: sf 114 Farsça. Bkz: Suretâni Mutedâddetâni; Ebu’l-Hasen En-Nedvi, sf. 94, Amman baskısı.
Kaynak: http://dintahripcileri.com/humeyni/