

(Suâl):
Nasıl olur ki bir kimse nehâr-ı Ramazân’da (Ramazân gününde) bilâ özür (özürsüz) iftâr etmiş ya’ni orucunu yemiş olduğu halde keffâret lâzım gelmiye?
(Cevâb):
Bu şöyle olur ki bir adam hilâl-i Ramazân’ı yalnızca rü’yet etmiş olur da şehâdeti nezd-i kadîda merdûd olmuş bulunur. İşte o kimse başladığı orucu Ramazan sâbit olmadı deyû bozar ise o günü kazâ eder. Keffâret ya’ni i’tâk-ı rakabe (köle veyâ câriye âzâd etmek) veyâhud iki ay mütetâbian (birbiri ardınca) oruç lâzım gelmez.
Ma’lûmdur ki gerek şehr-i Ramazân hilâlini ve gerek Şevvâl ayının hilâlini yalnızca rü’yet edüb de sözü nezd-i Şer’de mesmû’ olmıyan (dinlenmiyen) adam oruç tutar. Tutmaz ise veyâhud tutduğunu nakz ederse (bozarsa) yalnız onu kazâ eder. Keffâret, temekkün eden şübheye mebnî mündefi’dir. (Keffâret, ortaya çıkan şübhe ile yok olur.)
![]()
buyrulmuşdur.
Âtü’z-zikr altıncı ve yedinci mes’eleler dahî buna şebîhdir (benzer).
Muhammed Zihni Efendi, Elgâz-ı Fıkhiyye, Kitâbü’s-Savm, Sh: 45, 46; Tab’ı 1309