Fil yılında ve şuhur-ı Rûmiyyeden [Rûmî aylardan] Nisan içinde, Rebiu’l-evvel ayının onikinci pazartesi gecesi, sabaha doğru henüz tan yeri ağardığı vakit,
Lâyık demokratik ve cumhûrî beşerî bir sistemin, kendi seküler ve pozitivist ölçülerine uydurarak, (yerli malı haftası) der gibi "Velâdet-i Nebî Haftası" ihdâs etmesi,
Rasûl-i Rusül Aleyhissalâtü Vesselâm ile yüzümüz olmadığı hâlde ve ayak ucunda olsak da, olmayan ağzımızla, duymayan kulağımızla, görmeyen gözlerimizle,
HÂLIK TEÂLÂ’NIN SEVGİLİSİ VE MAHLÛKÂTIN EŞREFİNE (en şereflisine) REVÂ GÖRÜLEN… Ahmed SELÂMÎ (Dağistânî) Layık cumbokrasilerle diğer bütün beşerî sistemlerde, Peygamber sevgisine, hele Allâh Azze SEVGİLİSİNE […]
İnanmadıkları halde “Sevgili Peygamberimiz” diyecek ve milyonlaca câmi kalabalığını narkozlıyacaklar! “İnandım” diyen isbatını ortaya koyar ve ancak şunu der:
İzâh: Evet… Pek bedihidir ki, Peygamber-i Zişân Efendimiz bütün kemâlât-ı ahlâkiyeyi hâiz idi. Ümmet-i merhûmesine de en güzel ahlâk düsturlarını ta’lîm ve
İzâh: Resûl-i Ekrem Efendimize selât ü selâmda bulunmak bizim büyük bir vazîfemizdir. Biz bu sûretle o kutsî fıtret peygamberimiz olan muhabbet ve merbûtiyetimizi ibrâz etmiş oluruz.